Bilirkişilerin Yaşadığı Sorunlar
Yaklaşık 20 yıldır çeşitli elektronik ve bilişim firmalarında teknik servis ve bakım onarım uzmanı gibi kadrolarda görev yaptım. Hala bir bilişim firmasında teknik servis şefi olarak çalışmaya devam etmekteyim.
2018 yılından beri de hem Adalet Bakanlığı İstanbul Bölge bilirkişi listesinde hem de İstanbul Ticaret İl Müdürlüğü Tüketici Hakem Heyetlerinde Elektronik ana dalında bilirkişilik yapmaktayım.
Bilirkişilik yapmış olduğum bu 5 yıl içerisinde hem adliyelerden verilen davalarda, hem de tüketici hakem heyetlerinden tevdi edilen davalarda karşılaşmış olduğum olumlu ve olumsuz yönleri naçizane olarak size aktarmaya çalışacağım.
Bilirkişiler açısından tespitlerim ise şunlardır:
Öncelikle bilirkişilik hususunda yapılan en büyük yanlış bence, bilirkişilik faaliyetinin bir emekli veya memur işi olarak görülmesidir. Bilirkişilik sadece emeklinin veya memurun yapacağı bir görev değildir. Gerekli şartları sağlayan her teknik eleman veya uzman, ister memur olsun, ister esnaf isterse özel sektörde çalışan herkes mesleğinde bilirkişilik yapabilir. Şahsi fikrim uzmanlık alanında bilfiil çalışıp görev yapan herkes bu faaliyeti daha verimli yapacaktır. Çünkü ne kadar çok vaka, o kadar çok tecrübedir. Her tecrübe bir teknik eleman için yeni bir kazanımdır.
Bilirkişilik faaliyetinin ikinci büyük sorunu, görev yapılan kurum tarafından bilirkişiye verilmeyen bir kimlik belgesidir. Bilirkişilik kimlik belgesine sahip olmadığımız için adliye giriş çıkışlarında avukat ve uzlaştırmacıya gösterilen kolaylıklar biz bilirkişilere gösterilmemektedir. Hatta bilirkişilik kimlik belgemiz olmadığı için tüketicilerle irtibat kurduğumuzda veya televizyon beyaz eşya gibi cihazları tüketici adresinde incelemeye gittiğimizde, tüketicileri bilirkişi olduğumuza zor ikna etmekteyiz. Hem Adalet Bakanlığı Hem de Ticaret Bakanlığının bu konuda bir kimlik belgesi düzenleyip bilirkişilere ücreti mukabilinde dağıtması çok uygun olacaktır.
Diğer bir husus ücret konusundadır. Özellikle tüketici mahkemelerinde tevdi edilen dosyalarda, Hakim takdiri ile belirlenen ücretler bazen düşük kalmaktadır. Örneğin bir televizyon incelemesi için dosya tevdi edilmiştir. Fakat televizyon tüketici adresindedir. Tüketici adresi İstanbul Silivri ilçesindedir. Görevlendirme İstanbul adliyesinden yapılmıştır. Fakat dosya tevdi edilirken takdir edilen ücret İstanbul Merkezde inceleme yapılmaya yetecek kadar bir rakama tekabül etmektedir. İstanbul un en uzak ilçesi Silivri ye gidiş dönüş yapılacak yol masrafı dikkate alınmamıştır. Bu durum verilecek bilirkişilik hizmetinin kalitesini düşürmektedir. Adliyelerde de dosya için ücret belirlenirken yol mesafe uzaklık vb. hususlar dikkate alınmalıdır.
Tüketici Hakem Heyetlerinde görülen davalarda görevlendirmelerin TÜBİS üzerinden online yapılması, raporların online yüklenilmesi hususları çok yerinde bir uygulamadır. İşimizi çok kolaylaştırmaktadır. Buraya kadar bilirkişi olarak karşılaştığım, olumlu ve olumsuz yönleri aktarmaya çalıştım.
Tüketiciler açısından tespitlerim şunlardır:
Yapılan şikâyetler neticesinde açılan davada sürecin yavaş olması (özellikle Pandemi sürecinde uzayan süreçler) bir çok tüketici dava sürecinin uzaması nedeniyle şikayetinden vazgeçmiş yada arızalı ürünün yok pahasına elden çıkarmak durumunda kalmıştır.
Diğer bir husus ise ürün satan firmaların satış yaptıktan sonra ürünün arkasında durmaması, tüketiciyi mağdur etmesidir. Özellikle tüketiciye her şey dahil full kasko diye pazarlanan sigorta sözleşmelerinin, bir arıza durumunda tüketicinin beklentisini karşılamadığı, yanıltıcı olduğudur. Bu sebeple televizyon, cep telefonu ve elektronik cihazlar ile ilgili hakem heyetlerine çok şikayet olmaktadır.
Satıcı firmalar açışından ise, özellikle düşük fiyatlı ürünler satılınca bunlarda çıkan arızalar sebebiyle çok davalar açılmaktadır. Döviz fiyatlarını aşırı yüksek olduğu günümüzde haliyle cihaz fiyatları da dolara endeksli olduğu için yükselmiştir. Bu durum tüketicileri daha uygun ücretli bilinmiş markalara veya tanınmamış uygun fiyatlı diğer markalara yöneltmektedir. Bilinmiş tanınmış markalardan alınan düşük fiyatlı ürünler teknik olarak giriş başlangıç paketi ürünlerdir. Kapasiteleri sınırlıdır. Fakat tüketicinin beklentisi çok olmaktadır. Örneğin tüketici tanınmış bir markanın 2500 TL’lik bir telefonunu almış çocuğuna hediye etmiştir. Bu ürün işlemcisi RAM’i ekranı bakımından giriş paket bir üründür. Kapasitesi sınırlıdır. Fakat kullanıcı tarafından haddinden fazla oyun ve uygulama yüklenince yavaşlamakta ve donmaktadır. Bu sebeple tüketici tarafından dava açılmaktadır. Aslında üründe bir arıza yoktur. Ürün özellikleri ölçüsünde gereksinimleri karşılamaktadır. Fakat ürüne istiap haddinden fazla yüklenilmektedir. Bu durum teknik servislerde yazılım yüklenip geri gönderilmek suretiyle giderilmeye çalışılmaktadır. Tüketici bu durumu bir türlü kabullenemeyip dava açma yoluna gitmektedir. Bu gibi davalara bakmışlığım çok fazladır. Üründe arıza olmadığı, ürünün teknik özelliklerinin ancak bu kadar uygulamayı kaldırdığı yönünde rapor düzenlenerek tarafımdan heyete sunulmuştur. Fakat bunun tam tersi olarak çok kaliteli ve pahalı ürünlerde çıkan sorunlarda da satıcı firmalar çoğu zaman ürünün arkasında durmamaktadır. Bir türlü üründeki hatayı teknik servis raporuna vs. rağmen kabul etmeyip tüketiciyi mağdur etmektedir Bu durumda markaya olan güveni sarsmakta ve marka açısından imaj kaybı olmaktadır.
Hakem heyetleri açısından tespitlerim şunlardır;
Bazı dosyalar bilirkişiye tevdi edilmeden direkt olarak heyette karara bağlanmaktadır. Sonuçta listede her mesleğe ait bilirkişiler mevcuttur. Ürünün bilirkişi tarafından incelenmesi daha yerinde bir karar olacaktır.
Bir diğer husus, Hakem Heyetleri tarafından bilirkişiye tevdi edilen dosyanın, bilirkişi tarafından zamanı içerisinde incelemesinin yapılıp raporun yazılmaması durumudur. Özellikle geçtiğimiz yıl baktığım birçok dava da, dosya daha önce başka bir bilirkişiye tevdi edilmiş, günü geçirilmiş incelemesi yapılmamış, raporu sunulmamış, bu durumla ilgili herhangi bir mazeret dilekçesi de sunulmamıştır. Bu durum hem dava sürecini uzatmakta, hem de hakem heyetini zora sokmaktadır. Hakem Heyetlerinin görevini layıkıyla ve zamanında yapan bilirkişileri belirleyip dosya tevdi etmesi süreci kolaylaştıracak ve hızlandıracaktır.
Bugüne kadar karşılaştığım avantaj ve dezavantajları naçizane bir bilirkişi görüşü olarak aktarmaya çalıştım.
Adliye personeli, Hakem Heyeti personeli ve bilirkişi olarak bizler sonuçta bir kamu hizmeti veriyoruz. Bu hizmet ne kadar hızlı ve sağlıklı olursa o kadar kaliteli olacaktır. Bunun için herkes görevini zamanında ve layıkıyla yapmalı ve süreçler gereksiz uzamamalıdır.
KAYNAK: GÜLLÜ HUKUK OFİSİ: https://avibrahimgullu.com/bilirkisilerin-yasadigi-sorunlar/